17 Eylül 2009 Perşembe

Şube müdürlerine soruşturma

İmar Bankası'nın zarara uğratılmasıyla ilgili olarak Bankacılık Denetleme ve Düzenleme Kurulu (BDKK) raporu doğrultusunda 172 şube müdürü hakkında soruşturma başlatıldı. Şişli Cumhuriyet Savcısı Mecit Ceylan'ın soruşturması kapsamında, bankadaki 'çifte kayıtlar'la ilgili olarak tüm şube müdürlerinin ifade vermeye çağrılacağı öğrenildi.
BDDK raporunda, bankaya el konulduktan sonra yapılan araştırmalar sonucu bankanın yayımladığı bilançoyla, Merkez Yatırım A.Ş.'de yapılan aramalar sonucu ortaya çıkan 'Skont Karşılaştırma Listesi'ndeki mevduat arasında fark olduğu saptanmış, bu rakamın da 8 trilyon lirayı bulduğu vurgulanmıştı. Raporda, bankanın topladığı mevduatın yaklaşık yüzde 90'ının kayıtlarından silindiği ve bu işlemlerde şube müdürlerinin de sorumlu olduğu ifade edilmişti. Raporlar üzerine başta Kemal, Yavuz ve Hakan Uzan olmak üzere banka yöneticisi 25 sanık hakkında dava açılırken, savcılık raporlarda adı geçen 172 şube müdürüyle ilgili soruşturmanın ayrıca yürütülmesine karar vermişti.

Bakanın Telsim isyanı

Telekomünikasyon Kurulu'nun Telsim incelemesini hâlâ bitirememesi Ulaştırma Bakanı Yıldırım'ı rahatsız etti. Bakan Yıldırım'a göre, bürokrasi biraz yavaş işliyor.

ANKARA Telekomünikasyon Kurulu ile ilgili sıkıntısını her fırsatta dile getiren Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, özellikle kurumun ağustos ayından bu yana sürdürdüğü Telsim incelemesinin sonuçlarının henüz açıklamamasından rahatsızlık duyuyor.
Günün büyük bölümünü toplantıda geçiren Telekomünikasyon Kurulu, 2003 yılının ağustos ayında Telsim Mobil Telekomünikasyon Hizmetleri'nin hissedar yapısındaki değişikliği incelemeye aldığını duyurmuştu.
Telsim'deki hissedar yapısı değişikliğinin mevzuata ve Telsim'in imtiyaz sözleşmesine uygun olup olmadığını inceleyen kurul, ayrıca Kıbrıs Telsim'in Türkiye'deki Telsim ile arabağlantı sözleşmeleri ile vergi kaçırma ve yasal kesintileri ödememe yoluna gittiği (faturasız hatları Kıbrıs'a kaydırdığı) iddialarıyla ilgili başlattığı incelemeleri de henüz tamamlayamadı.

Nisanda atama var
Önceki gün Marmaray projesinin mali tekliflerini açıklayan Ulaştırma Bakanı Yıldırım, kurumun Telsim kararını tamamlayıp tamamlamadığı yönündeki sorulara Telekomünikasyon Kurulu'ndaki bürokrasiden yakınarak yanıt verdi. Yıldırım, "Nerde? Henüz tamamlayamadılar. Biliyorsunuz, bürokrasi biraz yavaş işliyor" dedi.
Ulaştırma Bakanlığı ile Telekomünikasyon Kurumu arasındaki 'kavga'da gözler nisan ayına çevrildi. Telekomünikasyon Kurulu'ndan rahatsızlık duyan Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, kurulda iki üyenin görev süresinin biteceği nisan ayını bekliyor. Kurulun ikinci başkanı Raşit Gülhan ile üye Erol Alkan'ın görev süresi nisan ayında dolacak. Gülhan ve Alkan'dan boşalacak koltuklara Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım'ın önerisi
ile atama yapılacak. Bakan Yıldırım, boşalan iki üyelik için dört ismi Bakanlar Kurulu'na önerecek. Bakanlar Kurulu da iki üyeyi belirleyecek.


Son örnek BDDK'da yaşandı
İktidara geldiği günden bu yana özerk kurullarla ilgili açıklamalarla dikkat çeken AKP, birer birer üst kurulların yönetimini ele geçirmeye başladı. Bunun son örneği ise, Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nda
(BDDK) yaşanmıştı. Kurulda boşalan iki üyeliğe atama yapan AKP, son olarak da Engin Akçakoca'nın istifasıyla boşalan başkanlık koltuğuna Tevfik Bilgin'i getirmişti. BDDK benzeri bir uygulama da nisan ayında Telekomünikasyon Kurulu'nda yaşanacak.
Ulaştırma Bakanı Binali Yıldırım, kurulun Nisan ayında boşalacak iki koltuğuna atama yapması halinde elini rahatlatacak. Telekomünikasyon Kurulu başkan dahil, beş kişiden oluşuyor. nisan ayında kurulda iki koltuğun sahibi olacak Ulaştırma Bakanlığı, bir üyenin daha kendi tarafına çekilmesiyle Telekomünikasyon konusundaki kararlarda rahatlayacak.

Denetçiler göz yummuş

Zararını sakladığı ortaya çıkınca iflasın eşiğine gelen Parmalat'ta denetçilerin de işin içinde olduğu anlaşıldı. Denetim şirketi Grand Thornton'un iki yetkilisi gözaltına alındı.

Boyutu 10 milyar euro'ya ulaştığı iddia edilen yolsuzlukla gündeme gelen İtalyan süt ürünleri devi Parmalat'taki soruşturma şirketin denetçilerini de kapsayacak biçimde genişletiliyor. İngiliz Financial Times gazetesinin haberine göre, İtalyan polisi önceki gün şirketin denetçiliğini yapan Grand Thornton firmasının iki yetkilisini usulsüzlüklere ses çıkarmadıkları gerekçesiyle gözaltına aldı.
Avrupa'da şimdiye kadar görülmüş en büyük mali skandallardan biri olarak nitelendirilen Parmalat olayında şirketin kurucusu Calisto Tanzi sahtecilik ve hile iddialarıyla cumartesi günü gözaltına alınmıştı.


Pazarın beşincisi
Gözaltına alınan denetçilerin Gran Thornton'un İtalya Başkanı Lorenzo Penca ile ortak Maurizio Bianchi olduğu belirtildi. Gran Thornton, Arthur Andersen'in Enron skandalına karışması üzerine lağvedilmesi ardından uluslararası denetçilik pazarına hâkim dört büyük firmanın ardından geliyor.
Parmalat'ın muhasebecileri ile avukatının da tutuklandığı soruşturma kapsamında bir tutuklama emri de halen Milano'da sorgulanan şirketin başkanı Calisto Tanzi için çıkarılmıştı. Hazırlanan dosyada Calisto Tanzi'nin sahtecilik ve hile ile suçlanması beklenirken savcılar önceki gün oğlu Stefano Tanzi'nin de sorgulamasına başladı. Parmalat Grubu'nun patronu Calisto Tanzi'nin, tutukluluk halinin kendi evinde zorunlu ikamete dönüştürülmesi talebi Milano Mahkemesi tarafından reddedildi. Tanzi'nin sorgulanmasına, San Vittore Cezaevi'nde devam edilecek. Tanzi'nin cezaevi yerine evinde gözaltında tutulması talebininin Milano önsoruşturma hakimi Guido Salvini tarafından reddedildiği vurgulanıyor.


Parma da gölgelendi
Hâkim Salvini'nin, Calisto Tanzi konusundaki değerlendirmesinde, "İlk sorgulamada sanığın suçlamaları kabullenmekle birlikte büyük olasılıkla her şeyi basite indirgeyerek aktardığı versiyon, ikna edici olmaktan uzak olduğu gibi, hiç kuşkusuz hadisenin derinlemesine incelenmesini de zorunlu kılacak niteliktedir" dediği kaydedildi. İtalyan Seri A profesyonel futbol liginde mücadele eden Parma'nın başkanlığını da sürdüren Stefano Tanzi'nin sorgusu sırasında Cayman Adaları'nda kayıtlı ve gruptaki 4 milyar euro'luk yolsuzlukla ilişkili olan Bonlat şirketi hakkında bilgisi olmadığını belirtmişti.
Grubun başkanı Calisto Tanzi ifadesinde geçen sekiz yıl süresince şirketin kaynaklarından 500 milyon euro'yu ailenin kontrolündeki seyahat ve eğlence firması Parmatour'a aktardığını açıklamıştı. Hafta başında Parmalat hakkında suç duyurusunda bulunan ABD Sermaye Piyasası Kurulu (SEC) müfettişlerinin de Milano'ya gelerek İtalyan savcılarla bir araya geldiği dile getiriliyor. Öte yandan mahkemenin atadığı kayyumun yönetimine giren Parmalat'ta araştırmalarını sürdüren yetkililer yapılan yolsuzlukların sonucunda haksız kazanç elde edenlerin tespit edilmesine dönük çalıştığı ifade ediliyor.
Mahkemenin Parmalat'a atadığı kayyum Enrico Bondi'nin iflasın eşiğine gelen gruptan hortumlanan kaynakları tespit ettiği yerde el koyma yetkisi bulunuyor. Bondi'nin çalışmaları sırasında grubun önceki işlemlerini de inceleyerek yolsuzluğun meydana gelişine ilişkin detayları da gün ışığına çıkarması bekleniyor.



--------------------------------------------------------------------------------


Uzantısı Türkiye'de
Adı Parmalat skandalına karışan ve İtalya'daki şirketinin iki üst düzey yöneticisi gözaltına alınan Grant Thornton adlı denetim şirketi Türkiye piyasasında da uzun yıllardan beri çalışıyor. Dünyanın önemli denetim şirketlerinden Grant Thornton'u, Türkiye'de Ergin Uluslararası Denetim ile Engin SMMM A.Ş. temsil ediyor. Ancak bu iki şirketin Türkiye'deki denetim sicili de pek parlak değil. Çünkü TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu'nun raporuna göre iki şirketin denetlediği bankalardan Egebank, Esbank, Yaşarbank, Bank Kapital, Demirbank ve Ulusal Bank'a mali bünyelerindeki zayıflama veya hâkim ortağın hortumlaması nedeniyle son üç yıl içinde devlet el koydu.
TBMM Yolsuzlukları Araştırma Komisyonu Başkanı Azmi Ateş ekim ayında Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu'nun (BDDK) 'ilgili' olduğu Başbakan Yardımcısı Abdüllatif Şener ile Hazine'den sorumlu Devlet Bakanı Ali Babacan'a gönderdiği yazıda denetledikleri bankalar batan denetim kuruluşlarından kamu zararının tahsili için harekete geçilmesini istemişti. Bu kuruluşlar arasında Grant Thornton'un Türkiye'deki temsilciliği Ergin Uluslararası Denetim ile Engin SMMM A.Ş. bulunuyordu.

Tüpraş ihaleye hazır

Ankara 12. İdare Mahkemesi'nin, Türkiye Petrol Kimya Lastik
İşçileri Sendikası'nın (Petrol-İş) Tüpraş ihalesinin yürütmesinin durdurulması istemini reddettiği öğrenildi. Edinilen bilgiye göre, Petrol-İş sendikası, Haziran 2003'te İdare Mahkemesi'ne başvurarak, Tüpraş'ın mevcut yüzde 65.76 kamu hissesinin blok satış yöntemiyle özelleştirilmesine
ilişkin Özelleştirme İdaresi Başkanlığı kararının iptali ve yürütmenin durdurulması talebinde bulundu. Talebi görüşen mahkeme, idare mahkemelerinin bu idari işlemin uygulanması halinde telafisi güç zararların doğması ve idari işlemin açıkça hukuka aykırı olması şartının gerçekleşmesi durumunda yürütmenin durdurulmasına karar verebileceği hükmü bulunduğunu kaydetti. Mahkeme kararında, dosyanın incelenmesi sırasında kanun hükmünde öngörülen şartların gerçekleşmediği anlaşıldığından, yürütmenin durdurulması isteminin reddine karar verildiği belirtildi.

Anadolu Hayat dört fon kurdu

Anadolu Hayat Emeklilik, toplam tutarı 4 katrilyon lira olan dört
emeklilik yatırım fonu kuruyor. Sermaye Piyasası Kurulu, bu fonların kuruluşuna izin verdi. Ayrıca kurul, İş Bankası'na da yatırım fonu kuruluşu için izin verdi. Bankanın büyüme amaçlı B tipi fonunun tutarı 50 trilyon lira oluyor. Öte yandan Finansbank B tipi değişken fonunun 15 trilyonluk katılma belgesinin ihracı için Kurul'a başvurdu. Ayrıca HSBC Bank B tipi fonunun tutarı 67.8 trilyondan 120 trilyona, Turkish Bank
B tipi likit fonunun 10 trilyondan 15 trilyona, Ziraat Bankası B tipi likit fonunun tutarı da 300 milyardan 500 milyara çıkacak.

Bankacılıkta 'özel' dönem

Bankalar alt limiti 200 bin dolara ulaşan hesap sahiplerine özel hizmet verme yarışına girdi. Yalnız bankacılık hizmetleri değil, uçak bileti rezervasyonunu da artık bankalar yapacak.

Bankalar gelir seviyesi yüksek müşterilerine 'kişiye özel' bankacılık hizmeti veriyor. 'Private banking' adıyla sunulan bu hizmette müşteriler yatırım danışmanlığı ve portföy yönetimi hizmetinin yanı sıra prestijli kredi kartlarını düşük faizlerle kullanma, uçak bileti rezevasyonları gibi her tür hizmeti alıyor.
Ayrıca hizmet dahilinde müşteriler 24 saat danışmanlarına ulaşarak yurtiçi ve yurtdışında yatırım yapabiliyor. Hizmetler sadece bankacılık ve finans alanında verilmiyor. Otel rezervasyonundan davet ve organizasyonlar için bilet teminine kadar her tür hizmetten yararlanmak için bankaların belirlediği alt limit tutarında bir hesap ya da gelir gerekiyor. Bazı bankalar bu hizmeti genele yayabilmek için limitlerini aşağıda tutarken bazı bankalar 200 bin dolarda tutuyor.

FİNANSBANK
Finansbank Bireysel Bankacılıktan Sorumlu Genel Müdür Yardımcısı Gökhan Mendi, Özel Bankacılık Bölümü ile tüm bankacılık ve yatırım işlemlerinin yanı sıra Asistance hizmetleri, para çekmede özel limit, davetlere davetiye
ve bankacılık hizmet komisyonunda indirim sağladıklarını açıkladı.
'Private Banking'in yüksek miktarda tasarrufu olan bireylere özel mekânlarda, müşteri danışmanlarıyla verilen ayrıcalıklı hizmet olduğunu belirten Mendi, yönlendirme ve danışmanlık hizmetlerinin birebir ve alternatifler yaratarak sunulduğunu kaydetti.


AKBANK
Akbank birikimi en az 200 bin dolar olan müşterilerine verdiği bu hizmetle yurtiçi ve yurtdışında yatırım olanağı sunuyor. Bu hizmetten yararlananlar American Express'in Platinium ve Centurion kartı alıyor. Herhangi bir şubede verilen hizmeti daha konforlu ortamda sunmanın 'private banking' olarak adlandırılamayacağını savunan Akbank, müşterilerine 24 saat hizmet veriyor. Akbank, Türkiye'de faizlerin düştüğüne dikkat çekerek alternatif ürünler ve yatırımların 'private banking'e ilgiyi artıracağını savunuyor.


YAPI KREDİ
Yapı Kredi 'Kişisel Bankacılık' adıyla verdiği hizmette tüm müşterilere sağladığı ürünlerin bir kısmını bazı müşterileri için özelleştiriyor. Örneğin bu hizmetten yararlananlara ATM'lerden normal limitin üç katı fazla para çekme imkanı veriyor. Banka ayrıca Gold Style isimli dergi ile müşterilerini bilgilendiriyor. Bu sayede müşteriler Yapı Kredi kültür sanat aktivitelerine, Yapı Kredi'den alınan biletlerde, Yapı Kredi Yayınları satış noktalarından yapılan alışverişlerde indirim sağlıyor. Banka, 20 bin kişiye hizmet veriyor.


DIŞBANK
Dışbank'ın 2002 yılından bu yana 'private banking' hizmeti verdiğini söyleyen Dışportföy Genel Müdürü Yücel Aysoy bu kapsamda Özel Portföy Yönetimi tarafından müşterilerin birikimlerinin risk tercihleri doğrultusunda yönetildiğini söyledi. Yalnız bireysel değil kurumsal müşterilere de hizmet verdiklerini söyleyen Aysoy, 'private banking' hizmeti verdikleri müşterilerine ait 30 trilyon lirayı yönettiklerini açıkladı.


İŞ BANKASI
İş Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Nuran Canıtez, Özel Yatırım Bankacılığı hizmetini tüm İş Bankası müşterilerine verdiklerini söyledi. Bu hizmet içinde hisse alım-satımının yanı sıra üst gelir seviyesine sahip yatırımcılara Özel Yatırım Bankacılığı hizmetlerini sunduklarını açıkladı. Özel Yatırım Bankacılığı kapsamında ise yatırım danışmanlığı veya portföy yönetimi hizmeti bulunuyor.


BANKEUROPA
BankEuropa Yönetim Kurulu üyesi ve İcra Kurulu Başkanı Cüneyt Genç, 50 milyar lira ve üstü yatırıma sahip müşterilere verilen 'private banking'in daha geniş kitlelere sunulabileceğini belirtti. Alt limitin bu nedenle düşük tutulduğunun belirten Genç "Faaliyete başlayalı 6 aydan az olmasına rağmen, 2 bin müşteriye ulaştık" dedi.


DENİZ YATIRIM
Deniz Yatırım Genel Müdür Yardımcısı Hüseyin Sami Çelik ise özel müşterilere hizmet veren VIP seans salonlarında her bir müşteri için tahsis edilen ekranlardan işlem yapabildiğini ifade etti.

2003'ün lideri İMKB oldu

2003 yılının getiri şampiyonu yüzde 79.6 ile borsa olurken, Türk Lirası mevduatın yıllık getirisi yüzde 45, Hazine bonolarının yüzde 36'ya ulaştı. Dolara yatırım yapanlar ise yüzde 15 kaybetti.

Ekonomik göstergelerin olumlu yansımalarıyla bitirdiğimiz 2003 yılının gözde yatırım aracı son aylardaki üstün performansı ile borsa oldu. Borsa geçen yıl ortalama yüzde 79.6 getiri sağlarken, dolar yüzde 15 kaybettirdi.
2003 yılı boyunca Irak savaşı, terör eylemleri ve iç siyasetin etkisiyle dalgalanan borsa son aylarda gösterdiği muhteşem performansla yatırımcısının yüzünü güldürdü. Aralık ayında yüzde 27.4 kazandıran borsa, yılı 18.625 seviyesinden tamamladı. İMKB'nin yıllık artış oranı ise yüzde 79.6'ya ulaştı.


TL mevduat ikinci sırada
2003 yılında borsadan sonra en yüksek getiriyi yıl boyunca düşüşünü sürdürmesine rağmen Türk Lirası mevduat sağladı. 2003 yılı boyunca bir ay vadeli mevduatta değerlendirilen tasarrufların yıllık bileşik getirisi yüzde 37.3 olurken, üç ay vadeli mevduatta yüzde 37.9'a, altı aylıklarda yüzde 40.5'e ulaştı. Faizlerin daha yüksek düzeyde bulunduğu yılın başında
açılan bir yıl vadeli TL mevduat ise net yüzde 45 kazandırdı.


Bonocular kazandı
Hazine iç borçlanma faizlerinde yaşanan aşağı doğru seyir, 2003 yılında bono tutanlara da iyi kazandırdı. Sürekli vadesine bir ay kalmış kamu kâğıtlarıyla çevrilen tasarrufların yıllık bileşik getirisi yüzde 19.4, üç ay vadeyle çevrilenlerin yüzde 26.8, altı ayda bir çevrilenlerin yüzde 36.2 oldu.
Euro yıllık bazda yüzde 2.2 getiri sağlarken, dolar yüzde 15 zarara uğrattı. Dolar, euro karşısında uğradığı değer kaybından çok daha fazlasını TL karşısında yaşadı.
Vadelere göre yüzde 2.9'la yüzde 3.5 arasında yıllık faiz getirisi olan dolar mevduatında da, kurdaki yüzde 15'lik düşüş dolayısıyla yüzde 12.1'le yüzde 12.6 arasında zarar yaşandı. Altın ise geçen yıl yüzde 3.7 kazandırdı.

ABD'nin ilk işgal planı 30 yıl önce

Arapların petrol ambargosuna karşı Suudi Arabistan, Kuveyt ve Abu Dabi'yi işgal etmeyi planladığı ortaya çıktı. Bu plana göre, Türkiye'deki üsler de kullanılacaktı.

Irak'ı işgal altında tutan ABD'de, her yönetimin önceliğinin petrol olduğuna işaret eden bir belge ortaya çıktı. Önceki gün açıklanan Britanya istihbarat belgelerine göre, ABD Başkanı Richard Nixon'ın yönetiminin 1973'teki petrol krizi sırasında Suudi Arabistan, Kuveyt ve Birleşik Arap Emirlikleri'ni işgal etmeyi planlamış. Hatta işgal için Türkiye, Yunanistan, Kıbrıs, İsrail ve Şah dönemi İran'ının üslerinin kullanılması öngörülmüş. 1990'da ise ABD ile müttefikleri Kuveyt'i işgal eden Irak'a karşı Körfez Savaşı'nı başlatmıştı.
Ekim 1973'te OPEC üyesi Arap ülkeri, İsrail'in işgal ettiği Arap topraklarından çekilmesini sağlamak amacıyla ABD ve Batılı ülkelere petrol satmama kararı almıştı. Mart 1974'e kadar süren petrol ambargosu Amerika, Avrupa ve Japonya'da petrol fiyatlarının yükselmesine yol açmıştı. Belgelere göre, Nixon yönetimi ambargonun fiyatları artırmasını önlemek için askeri hazırlığa girişmiş.


'Gelişmemiş çöl ülkeleri'
'Ortadoğu-ABD'nin Güç Kullanma İhtimali' başlıklı belgelerde, "Şayet 1973 Ortadoğu savaşının ardından, ateşkesin sona ermesi ya da Arap ülkelerinin petrol ambargosunu yoğunlaştırması söz konusu olursa, ABD'nin tercihinin operasyon hazırlığını hızlandırmak yönünde olacağına inanıyoruz" deniyor. ABD Savunma Bakanı James R. Schlesinger da, Britanya'nın ABD Büyükelçisi Lord Cromer'a, 'ABD'nin gelişmemiş çöl ülkelerinden gelen tehditlere göz yummayacağını' söyleyerek, güç kullanması uyarısı yapmış.
Britanya hükümetiyle değişik istihbarat servisleri arasında aracı olan Ortak İstihbarat Komitesi (JIC) Başkanı Percy Cradock'ın 13 Aralık 1973'te Başbakan Edward Heath'a gönderdiği raporda, ABD'nin işgal planı, Britanya'nın buna nasıl karşı koyacağı, Araplar ve Sovyetler Birliği'nin tepkisine ilişkin senaryolar yer alıyor. Raporda, ABD'nin Arap ülkelerine esir olmaktansa, askeri eyleme geçebileceği öngörülüyor.


'Boş tehditler değildi'
Nitekim ABD Dışişleri Bakanı Henry Kissinger, 21 Kasım 1973'te bir basın toplantısı sırasında, "Tanımlanamaz ve kabul edilemez şekilde baskılar devam ederse, ABD'nin karşı önlemleri almak zorunda kalacağından kuşku duyulmasın" demişti. Belgelerde bu sözlere göndermeyle ABD'nin bölgedeki petrol yataklarını ele geçirmeyi planladığı belirtildi.
Kissinger, 'Devrim Yılları' adlı otobiyografisinde bu olaylar için, "Boş tehditler değildi. Arapların ambargoda ısrar etmeleri durumunda kilit bakanlık dairelerine önlemler konusunda çok sayıda çalışma emri verdim" diyordu. ABD'nin karşı önlemlerden neyi kastettiğine ışık tutan belgelerde,
'ABD'nin öncü kuvvetinin büyük olmayacağı' öngörüsünde bulunuluyor: "Biri Suudi Arabistan, diğeri Kuveyt'e karşı olmak üzere iki tugaya ihtiyaç olduğunu ve Abu Dabi için de üçüncü tugayın gerekebileceğini tahmin ediyoruz."
Buna göre, "Suudi Arabistan'daki operasyon gayet basit olacak. ABD burada sadece Dahran'daki hafif silah donanımlı taburla yüzleşecek. Ancak havaalanına 100 tank yığmış olan Kuveyt'in işgali daha zorlu. Ayrıca her iki ülkenin de olası işgal karşısında petrol kuyularına sabotaj düzenleme ihtimali var." Abu Dabi ise, Britanya güçlerini ağırlaması nedeniyle özel bir durum arz ediyordu. ABD bu nedenle Abu Dabi'de Britanya'yla ortak hareket etme niyetindeydi.


İşgal 10 yıl sürecekti
Belgelerde ABD'nin bölgedeki işgalini 10 yıl sürdürmeyi ve bu sürede alternatif enerji kaynaklarına ulaşmayı düşündüğü kaydedildi. Buna göre ABD, Suudi Arabistan, Kuveyt ve Abu Dabi'deki petrol yataklarını ele geçirmesi halinde, 28 milyon ton petrol rezervine sahip olacaktı. ABD'nin Kuveyt'i işgali halinde Irak'ın karşı saldırıya geçmesi ihtimali için "En büyük risk, Iraklıların Sovyetler'in de desteğini alarak müdahale etme ihtimaliydi" deniyor.
Basra'da bugün Arap krallıkları sıkı ABD müttefiki. Irak da ABD işgali altında.

Müşerref her istediğini alıyor

Sonuna dek başkan kalması ve hükümeti görevden almasını da kapsayan tasarıyı meclisten geçirdi.

Pakistan'ın 1999'da darbeyle iktidara gelen Devlet Başkanı Pervez Müşerref, 2007 sonuna dek görevde kalmasına yönelik güvenoylamasını kazanarak muhalefete karşı zafer ilan etti. Müşerref, 2002'de tek aday
olduğu referandumda, başkan olarak görev süresini beş yıl daha uzatırken anayasal dayanaktan yoksundu. Ancak dün meclisin her iki kanadı ile dört eyalet meclisinin güvenoyu verdiği Müşerref, görev süresiyle birlikte yetkilerini artıran anayasa değişikliğini onaylattı.
Müşerref böylece, başbakanı görevden almak ve parlamentoyu feshetmek gibi yetkiler kazandı. Müşerref, senatoda 1'e karşı 56'lık bir destek alırken alt kanatta oylamaya katılan 191 üyenin hepsinin Müşerref lehine oy kullanması dikkati çekti.
Müşerref, değişikliğe direnen İslamcı gruplarla, bir hafta önce 'al takke ver külah' temelli bir anlaşma yapmıştı. Muttahida Meclisi Amel'le varılan anlaşmada, Müşerref'in 2007'ye dek görevde kalmasına karşılık genelkurmay başkanlığını 2004 sonunda bırakması öngörülmüştü.
Güvenoylamasını protesto eden muhalefet ise, parlamentoyu terk ederken sürecin 'suni' olduğunu öne sürdü. Eski başbakan Navaz Şerif'in partisi Müslüman Birliği'nden İhsan Akbal, 'demokrasiyle alay edildiğini' söyleyerek, "Müşerref, yasadışı başkanlığını geçerli kılmak için yeni bir drama daha sergiledi. Bu sahtekârlıktır. Sonucu ve başkanlığını kabul etmiyoruz" dedi.
Müşerref iktidarını pekiştiren bir uygulamaya daha imza attı. Başbakanı görevden almak ve parlamentoyu feshetmek için yüksek mahkeme onayına gerek duyan Müşerref, bu mahkemenin başına darbesine direnen muhalefet liderleri aleyhine karar alan yargıçlardan olan Nazım Hüseyin Sıddıki'yi atadı.

Loya Jirga'da boykotlu oylama

Afganistan'ın, 'Büyük Şûra'sı Loya Jirga, ülkeyi Haziran 2004'teki başkanlık seçimine götürecek yeni anayasa üzerinde uzlaşma arıyor. Meclisteki 500 delegeden 150'si önceki günkü anayasa oylamasını boykot ederken, Devlet Başkanı Hamid Karzai, "İstikrar ve başkanlık makamının gücünü tehdit eden konularda uzlaşma olmayacak" açıklamasını yaptı. Karzai'nin 'güçlendirilmiş başkanlık' isteğine karşı çıkan delegeler, oy vermeyi reddedince dün yeni bir oylama yapıldı. Oylamanın konusu, bölgesel özerklik ve mecliste kadınlara ayrılan sandalye sayısıydı. Oturumda, delegeler boykota neden olan 'etnik temelli' anlaşmazlıkları da çözmeye çalıştı. Tacik, Özbek ve Hazarlardan oluşan azınlık grupları delegeleri, Peştu çoğunluğun desteklediği Karzai hükümeti karşısında kendi haklarının görmezden gelineceği endişesiyle oylamayı boykot ediyor.