15 Eylül 2009 Salı

Paris podyumuna çıkan yol işte bu...

Defilesiyle Paris Moda Haftası'na katılacak ilk Türk modacı Dilek Hanif'in başarısının sırrı, erkeklere muhtaç olmamak.

Bu yıl 18-22 Ocak tarihleri arasında düzenlenecek Paris Moda Haftası'nda Christian Dior, Jean-Paul Gaultier ve Valentino gibi dünya devlerinin arasında Dilek Hanif de yer alıyor. 35 parçalık haute-couture koleksiyonun sunulacağı defilenin makyajlarını, Chanel ve Karl Lagerfeld için çalışan Emmanuel Sammartino, müzikleriniyse Christian Dior ve Ungaro defilelerinin gözdesi Michel Gaubert hazırlıyor. Hazır giyimle başlayıp, kişiye özel tasarıma varan zorlu yolda, hayatındaki erkeklerden bir şey talep etmemek için, işine sıkı sıkıya sarılmış Dilek Hanif...
Böyle önemli bir organizasyona katılan ilk Türk tasarımcısı olmak nasıl bir duygu?
Çok heyecanlı. İşin ciddiliğinin bilincine karşıdan gelen talepleri gördükçe vardım. Fransızların 'haute-couture'ü ne kadar sahiplendiklerini ve önemsediklerini gördükçe daha da heyecanlandım. Sen buraya 'haute-couture' yapmak için geliyorsun ama bakalım yeterli misini sorguladılar ve çok titiz yaklaştılar.
Neden siz?
Ben istedim. Bugüne kadar haute-couture'de hiç kimse böyle bir şey yapmamış bizden. Dünyadaki bütün bellibaşlı haute- couture tasarımcılar gibi ben de hazır giyimden geliyorum, sekiz senedir de net bir şekilde haute-couture çalışıyorum. Her bir elbise 'uniq' (tekil) bir atölye çalışması ister bu alanda ve uygulanan tekniğin hazır giyime uygulanması da çok zordur.
'Haute-couture'ün modada gerçek farkı nedir sizce?
Hazır giyimde modelleri belirlersiniz, belli kalıplar üzerinde çalışır ve o modelin üzerinde çok fazla detaya giremezsiniz. Oysa haute-couture'de milimetrik oynamalarla bazı şeyleri yeniden yaratabilirsiniz. Çok fazla elle yapılan şeyler var. Mimari gibi bir şey bu, ya da heykeltıraşlık gibi bir şey. Elbise inşa etmek.
Fransızlar bu işe çok sahip çıkıyor diyorsunuz, sizin bu dünyaca ünlü haftaya katılma sebebiniz ne?
Önce kendimin nerede olduğunu anlamak istedim, kendimi çok yeterli buluyordum, bunu samimiyetle söylüyorum ki ben asla kendini beğenmiş bir insan değilimdir.
İyi şeyler oluyordu, koleksiyonlarım beğeniliyor, müzeden isteniyor, dergilerde yer alıyordu. Bunları Avrupa'da bir Türkün yapması benim için ayrı bir önem taşıyor, kendimi sorumlu hissediyorum.

İstanbul'daki ilk butik

Kişisel tarihinizde modanın kapısı nerede açılıyor?
Annem için, İstanbul'daki ilk butiği açan insan derler. Hakikaten ilk mağazasını bonmarşelerin revaçta olduğu yıllarda açmıştı. Ben de orada askıdaki elbiselerin arasında dolaşırken modanın kapısı açılmış olmalı. Sonraları kendi mağazalarım oldu, seri imalata da geçtim Türkiye çapında, fuarlara katıldım, müşteri potantsiyelim oluştu fakat ben daha sonra abiyeyi tercih ettim.
Neden?
Körfez krizinin olduğu dönemdi, hazır giyimin tek başına altından kalkabilmem zorlaştı. Öyle insanlarla karşılaştım ki çek veriyor, karşılığını ödemiyor. Uğraşamıyordum bunla artık. Tercihlerimi etkileyen nedenlerden biri de o oldu.
Modayla uğraşan insanların ortak paydası ne sizce?
İnce zevk, dikiş bilgisi, görgüsü. Bir de bu hakikaten aşkla yapılabilecek bir iş.
Bir giysiyi değerlendirirken sizi cezbeden ilk şey nedir?
Kıyafetin eleganına bakarım öncelikle. Dikişindeki eleganı yakalarsam o kıyafetten büyülenebilirim. Bir kadını daha kapıdan girdiği an hem çok sade hem de çok kişilikli bulmaktır belki benim için. Ne kıyafet ne de kişilik ön plana çıkmalı.
Kıyafetin kişiliğin önüne çıkma ihtimali houte-couture'de daha mı çok?
Olabilir, tarz olarak doğru bir şey seçilmemişse, kıyafet kişinin önüne çıkabilir. Bu benim açımdan hiç doğru bir şey değil. Çünkü bir kıyafetin asla bir kadının önüne çıkmaması gerektiğini düşünürüm.
Moda dünyasındaki varoluşunuzu nasıl açıklıyorsunuz?
Bu pek kimseyle paylaşmadığım bir şey ama sanırım bu işte bu kadar tutunmak istememin bir nedeni kadın olmam. Evli bir kadındım ve bunun verdiği bir rahatlık da vardı, ama ben iş hayatında belli bir noktaya gelmeyi kendime hedef edinmiştim.
Mesleğine aşkla sarılmanız özel hayatınızda dezavantaj yaratmadı mı?
Hayır ama rahat şartlarda bir kadınken sefalet çekerek buraya gelen hakikaten sayılı insan vardır diye düşünüyorum.
Başaran kadın olmak için nasıl düşünmek gerekiyor?
Kadın olmak çok enteresan, hep bir şekilde birine bağımlısınız önce babanıza, sonra kocanıza... Bir kadının kişiliğini geliştirebilmesi için babasından ve kocasından hiçbir şey talep etmeden yaşıyor olması lazım. Çünkü talep ettikçe onların talepleri başlıyor, sen çalışma, evinde otur, akşam seni evde görmek istiyorum...
Ben o insanla evli kalmak istediğim için evli kalmalıyım. İstemiyorsam evlendim, beni doyuruyor deyip duramam. İş hayatına farklı sarıldım galiba bu gibi düşüncelerden kaynaklanıyor. Şimdi iki de kızım var, biri 16 diğeri 14 yaşında ve ben evliliğimi de sürdürebildim.
Diğerlerinden farkınız?...
Dilek Hanif çok gururlu bir kadındır, bugüne dek kimseden bir şey istemedim. Çünkü hayır cevabı bana göre bir şey değil.